TÜRK’ÜN MİLLİ SEMBOLÜ; BOZKURT

Yayınlama: 17.01.2024
A+
A-
Tarihçi - Yazar

Bir millet düşünün binlerce yıllık kadim mazisiyle, asırlarca önünü aydınlatan irfanı ve töresiyle, pusulası olan milli kimliği ile tarihin seyri içinde her dönem vurgulu ve altı çizili ifadelerle adını yazdırmış bugünlere gelmiş. Her köklü milletin kendi içinde yaslandığı ve beslendiği bir mitolojisi vardır. Mitoloji genel tanımı ile “Eski çağlarda meydana geldiği düşünülen hikâyeler olarak insanların doğaüstü geleneklerini, tanrılarını, kahramanlarını ve dini inançlarını açıklayan hikâyelerdir.”

Türk mitolojisinde “Bozkurt” çok önemli bir yeri temsil eder. Türeyiş Destanında Türklerin atasının bozkurt olduğuna ve soyun ondan türeyerek bugünlere ulaştığına inanılır. Göktürklerin hanedan soyu da dişi bir kurda dayandırılmıştır.

Oğuz destanında; Bir kurt ki, erkek bir kurt! / Gök tüylü, Gök yeleli! / Bu kurt döndü Oğuz’a, bakmadan sağa sola, Dedi: “Ey oğul şimdi, ordunu çıkar yola! / “Halkını beğlerini, atlandır çıkar yola, “Baş çekip göstereyim, doğru yol nerde ola!”/ Oğuz Kağan baktı ki, erkek kurt önler gider, ordunun öncüleri, bozkurdu gözler gider.

Oğuz- Nâme’de yol gösteren, kılavuzluk eden “ Gök yeleli, Gök tüylü” bir bozkurttan bahsedilir. Zamanla bozkurt devletlerin nişanı, istiklal alameti, kudret remzi haline gelmiştir. Kağanların çadırlarının önüne kurt başlı tuğ dikmeleri ile bozkurt devlet sembolüne dönüşmüştür. Çin yıllıklarında bu tür bilgilere ilave olarak kurt tasvirinin “Böri- Börü” şeklinde de ifade edildiği görülmektedir. Börü-Böri, Çin dilinde kurt anlamına gelmektedir.

Bozkurt, Türk mitolojisinde sadece bir kült (Maddi ve manevi olarak saygı duyulan şeyler) olarak kalmamış hayatın içine, yani milli kültüre işlenmiş, onun en mühim parçalarından biri haline gelmiştir. Komutanlar savaş ilanını bozkurt sesi ile ilan etmişler, yeni doğan çocuklara içinde kurt ya da börü geçen adlar koymuşlardır. Bozkurt, güç ve kudretin; bağımsızlık ve hürriyetin; aklın ve vicdanın sembolü olmuş ve hayatın her alanında Türk’ün asalet, güç, kut, yiğitlik ve cesaret gibi faziletlerinin nişanesi olarak kullanılmıştır.

Öyle ki kurt ile başlayan ya da içinde kurt geçen deyimler, atasözleri oluşmuş bu sözler ile milletin bilgelik yolunun taşları döşenmiştir.

Ardından kırk köpeğin havlamadığı kurt, kurt değildir.

(Kıskanılan, fesatlık duyulan kişilere söylenir)

Kurt komşusunu yemez.

(Kurt ne kadar aç olursa olsun yakınlarına zarar vermez)

Kurt kocayınca itin, köpeğin maskarası olur.

(Güçten düşen insanlar bazı kimselerin eğlencesi haline gelir)

Liste uzar gider. Yer adlarımıza, isimlerimize kadar kurt figürü ilmek ilmek işlenmiştir. Baykurt, Gökbörü, Taykurt, Kızılkurt, Kurtuluş, Kurt Efe gibi kişi adları halen kullanılmaktadır. Dulkadiroğlu hükümdarı Alaüddevle Bozkurt Bey gibi tarihimizin mühim şahsiyetlerinin isimlerine ilham kaynağı olmuştur. Bununla beraber Kurtalan, Bozkurt, Kurtköy, Kurtsuyu, Kurtluca gibi yer adları da şehirlerimiz, köylerimiz de kurt ismi bezenmiş en güzel örnekleridir.

Türklerin bozkurt ile milli şahsiyetini ifade etmesine benzer biçimde Ruslar ayı, Fransızlar horoz ile özdeşlemişlerdir. Türklerin de, bozkurt ile şahsiyetine ve ruhuna uygun bir anlam bulması, ona bazı mitolojik anlamlar yüklemesi, onu bir kült olarak kutsaması tarihi serencamımızın millet oluş vetiremizin sarsılmaz bir noktasıdır. Kaldı ki bozkurt sadece Orta Asya Türklerine ait bir efsane değildi. Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde de kurt figürü güç ve kudret alameti, bağımsızlık nişanesi olarak devlet ve millet nezdinde hep yaşatılmıştır.

Türk Ocaklarının 1912 yılında kuruluşu ile Bozkurt ocağın ambleminde yerini aldı. Türk milliyetçiliğinin şahs-ı manevisi, Türkçülüğün kurumlaşmasının öncüsü bu mukaddes yapı ile Milli Mücadeleye giden yolun kilometre taşları döşendi. Atatürk’ün liderlik ettiği Türk milliyetçileri istiklal Harbi sonunda zafere ulaşmasının ardından bozkurt milli bir sembol olarak devlet nezdinde kurumların sembollerinde, armalarında kullanıldı. İlk basılan para da, pullarda, devlet kurumlarının armalarında Bozkurt, Türklüğün milli remzi olarak temsil edildi. Atatürk’ün bozkurt hassasiyeti o dereceydi ki bunun üzerine çok ciddi çalışmalar yaptırdı.

Şimdi birileri çıkıyor ve kendilerini Atatürkçü olarak ifade ederek bozkurdun bir işaret olarak yapılmasından rahatsızlık duyuyorlar. Bozkurt yapan çocukları hedef göstererek okullarda bunların ne işi var şeklinde itirazlarda bulunuyorlar.

Cahile cahil denir. Ama onunda koyusu vardır. Yani cehaletin zirve noktası… Eskiler bu gibilere” Echel min Karagöz” dermiş. Cehalette, bilgisizlikte Karagöz’den bile daha ileride manasında…

Beyler! Bozkurt bir siyasi partinin veya bir ideolojinin değil Türklüğün sembolüdür. Ona sahip çıkanlar bir cürüm işlemiş olmaktan ziyade milli bir vazife icra etmektedir. Gençliğin böyle bir hassasiyeti varsa şayet bu hadsizliklerinden değil bilakis tarihe karşı sorumluluklarından, millete ve mukaddesata karşı derin vefalarından ileri gelmektedir. Elleriyle “İki” işareti yapanlara azıcık laf edildiğinde “Siz de ne kadar sığ bakıyorsunuz? O işaret özgürlük ve barışı simgelemektedir” diyenlerin ileri görüşlülüğü, derin ve hoşgörülü bakış açısı ne hazindir mevzu bahis bozkurda geldiğinde ortalarda görünmüyor. O hoşgörü şahikaları aniden olabildiğine dar çerçeveden olabildiğine hoşgörüsüz bir hayalete dönüşüveriyorlar.

Fakat unuttukları ya da atladıkları bir şey var. Biz buradayız ve meydanı “Vatanım ruyi zemin milletim nevi beşer” diyenlere bırakmayacak kadar inançlı, azimli ve kararlıyız.

Vatanımız Türk vatanı, milletimiz Türk milleti; milli sembolümüz de Bozkurt’tur.

Ne Mutlu Türk’üm Diyene…

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.