İnsan ve hakikat

Yayınlama: 05.12.2023
A+
A-
Tarihçi - Yazar

İnsan kâinatın aynası… Şeyh Galip’in ifadesiyle; Zübde-i Âlemdir. Âlemin, kâinatın en değerli parçası… Eşref-i mahlûktur; Yaratılmışların en şereflisidir. O’nu bütün mevcudattan ayıran akıl nimetine sahiptir. Aklı ile doğruyu yanlıştan ayırır; iyiyi kötüden tefrik eder. İrade sahibidir. Cüzi iradesi ile her halinden mesuldür. Âlemlerin Rabbine muhataptır. Gelişigüzel bir hayatın tesadüflerinin mevcudu değildir. O, doğduğu andan ölümüne kadar her davranışının ve tercihinin muhasebe imtiyazıyla mücehhez, muhakeme edileceği gerçeği ile ağır bir yükün sahibidir.

İnsanı mümeyyiz vasıfları ile kısaca tarif ettikten sonra, hayatına dair bir iki cümle kurmak istiyorum. İnsan yaşamının kayıtlı, sınırlı bir zaman çerçevesinde baştan ayağa mesul ve muhatap olmasının ondan beklenen ideal bir hayat biçimi vardır. Allah, peygamberleri ile emirlerini insanlara ulaştırmış, ideal insan tipini de yine seçkin kulları ile numune-i timsal olarak göstermiştir. İnsandan beklenen iyi bir insan olması, sosyal- beşeri ilişkilerinde dürüstlük ve doğruluk şiarıyla hareket etmesidir. Daima hakkın sesi olmak, hakkın tarafında bulunmak, hakkı söylemek mücehhez insan olmanın alamet-i farikasıdır. Elbette bütün bunların hilafına hareket edenlerde az değildir ve onlarda insanlık âleminin bir parçasıdır. Onların Nemrut, Firavun, Haman, Karun, Ebu Cehil gibi hakka ve hakikate gözleri kör olan kötü örnekler zulmün, tahakkümün, inkârın, şirkin, kötülüğün putlaşmış örnekleridir. Bugün aynı adlarda olmasa da aynı istikamette farklı simalarla Nemrutlar, Firavunlar, Karunlar yaşamakta, aramızda dolaşmaktadır.

Doğu Türkistan’da Çin zulmü altında inim inleyen soydaşlarımızın çığlıklarına sebep olan zalimler asrımızın Nemrut’larıdır. Filistin’de soykırıma uğrayan, bombalar altında çoluk çocuk demeden yok edilen masumların katili asrımızın Firavunlarıdır. Mazlumların yanında duracak hakkı söyleyip hakkı savunacak Musalar, İbrahimler ise maalesef yok… Nüfus olarak milyarlarla ifade edilen İslam âleminin Bedir’de savaşan 300 küsur sahabenin yüreği kadar yüreği yok… Kürşat ve kırk çerisinin cesareti kadar cesaret maalesef hiç yok…

İnsanoğlunun bu son yüzyılda güce ve onun gölgesinde yarattığı konfor alanına tapındığı kadar hiç bir dönem tapındığını düşünmüyorum. Her gün istediğimiz yere gidip gezmek, istediğimiz şeyi yemek ve yapmak özgürlük olmasa gerek… Zihinlerimizin işgal edildiğini, zihinlerimizde oluşturulan modern ve refah yaşam şeklinin kölesi olduğumuzu görmek çok zor değil…

Rahatımız bozulmasın endişesiyle sustuğumuz her vaka, yutkunarak içimize attığımız her hakikat aslında şahsiyetsizliğin ve karaktersizliğin tecellisi olarak yüzümüze çarpmaktadır. Hâlbuki insandan beklenen her kaydu şartta hakikatin sesi olmasıdır.

Ruhu esir olmayan, kalemi satın alınamayan, sözü hakikate ram olmuş ve bütün bu vasıfları bir fazilet meşalesi olarak kendinde cem etmiş olanlara bin selam…

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.