SİNAN ATEŞ ve FIRAT YILMAZ ÇAKIROĞLU

Yayınlama: 30.12.2023
A+
A-
Tarihçi - Yazar

Fırat Yılmaz Çakıroğlu’nun doğum günü mesajını paylaştıktan sonra menfur bir saldırı sonucu şehadet şerbetini içti Sinan Ateş…

Tarih 30 Aralık 2022’yi gösterdiğinde onu tanıyan, tanımayan; taraflı, tarafsız birçok kesimin yüreğine çöken hüznün adıydı…

Evlatlarının feryatları, eşinin hıçkırıkları, annesinin, ablalarının haykırışları, babasının mecalsiz donuk bakışları hafızalara kazındı.

Fırat Çakıroğlu ve Sinan Ateş her ikisi de tarih okumuş, millete tarih şuuru noktasında hizmet gayesi güdüyorlardı. Merhum Fırat henüz okul çağında iken şehadete nail olurken, Merhum Sinan Ateş ise genç bir akademisyen olarak toprağa düşecekti.

Ortalama bir Doçentin yetişmesi için en az 20 yılın üzerinde eğitim sürecine ihtiyaç olduğunu akademik camiadaki hocalarımızdan öğrendikten sonra şöyle bir düşündüm ve dedim ki; “Öyle acı, öyle büyük bir kayıp ki bu… İlmin, kalemin, kitabın kutsallığına iman edenler cihetinden bu acının ölçüsü yok, tarifi imkânsız kaybedilen ehli kalemin telafisi ise gayrı kabildir.

Kitapları, makaleleri, şiirleri, konuşmaları ile yüklendiği sorumluluğun aşkını yüreğinde taşıyan, okumayı, yazmayı, tefekkür etmeyi, araştırmayı kendisiyle bir şekilde tanışan hemen herkese salık veren merhum Sinan Ateş’in hiç şüphe yoktur ki memlekete sunacağı çok kıymetli eserler, hizmetler ve faydalar olacaktı. Tarih doçentiydi, Türk milliyetçisi, İttihatçıydı ve Enver Paşa üzerinde biraz kalın çizgilerle hassasiyetle dururdu. Kaderin ne hazin cilvesidir, mukadderatı da Enver Paşa gibi oldu ve ömrünün en verimli zamanında uçmağa vardı.

Genç bir akademisyen, idealist bir vatan evladı Doç.Dr. Sinan Ateş’in Ankara’nın göbeğinde güpegündüz kurşunlara hedef olarak şehit düşmesi merhum Akif’in şu meşhur mısralarını bizlere hatırlattı;

“Gel yıkalım şu Süleymaniye’yi” desen

İki kazma kürek, iki de ırgat gerek.

“Hadi gel geri yapalım şunu” desen

Bir Sinan gerek bir de Süleyman gerek.

Yıkmak kolay, yakmak kolay; dağıtmak, parçalamak kolay da yapmak, inşa etmek, imar etmek zordur vesselam… Yıkılanı yapmak için bazen yüzyılda bir aynı çağa denk gelen Mimar Sinan’ı ve sultan Süleyman’ı beklersin.

Sinan Ateş ardında adını yaşatmaya namzet sayıları milyonları aşan bir seven kitlesi bıraktı. Eserleri kütüphanelerin en nadide köşelerine kondu, şiirleri bestelere kavuştu, makaleleri nice genç tarihçi adaylarına kaynak oldu. Yurdun pek çok yerinde ruhuna mevlitler okutuldu, dualar edildi, ismine caddeler, parklar açıldı. Ülke gündeminde her zaman ilk sırada onun ismi vardı ve yine de var olacaktır. Çünkü Hüseyin’i ölümsüz yapan ona yapılan kötülük, zulüm ve ihanetti. Onu destanlaştıran yaşadığı mağduriyeti, çektiği acısı ve gözyaşıydı. Hüseyin’in canına kast eden Yezit ve avenesi tarihe asi, hain ve zalim olarak kaydedilirken kanlı bedeniyle yere serilen Hüseyin kahraman, cesaret timsali bir cennet ehli olarak yazılmıştır.

Cuma namazı saatinde sırtından habersizce kurşunların hedefi olan ve Rahmet-i Rahman’a kavuşan Sinan Ateş’te mazlumdur, mağdurdur ve inanıyor, iman ediyoruz ki şehittir.

Geçtiğimiz on beş yılda toprağa verdiğimiz faili meçhul? Cinayete kurban giden Muhsin Yazıcıoğlu’nu ve yine faili meçhul? Cinayetin maktulü Sinan Ateş’i, bunun yanında Fırat Yılmaz Çakıroğlu’nu, Merhum Hasan Şimşek’i toprağa verdik. Ülkücülerin cenazelerindeki kalabalık ve tezahür eden hava bazı kesimlerde ölümün en çok ülkücülere yakıştığı gibi bazı yorumlara neden olmaktadır. Bu çapsız ve haddini aşan ifadelere verecek cevabımız elbette var. Ülkücülerin ölümle özdeşleşmesine ve kendilerine makam olarak tabutların reva görülmesine razı olmayacağız. Ülkemize sadece ölerek değil yaşayarak ta hizmet edeceğiz. Bizler de var olacağız. Ve ülkemize hayal ettiğimiz güzellikleri yaşatacağız. Bizim her bir arkadaşımız kolay mı yetişiyor ki bozuk para harcar gibi insan harcayalım. Her bir ülkücü, her bir Türk milliyetçisi çok değerli ve mutlaka yaşaması gerekli bir kıymettir.

Kaybedilen canların yerinin doldurulamayacağı gerçeği önümüzde dururken yeni kurbanlara değil yeni hayat verilecek ve vatan hizmetine ram olacak canlara odaklanmalıyız.

Bu vesile ile bütün aziz şehitlerimizi rahmet ve minnetle yad ederken hassaten Şehit Sinan Ateş’e, Şehit Muhsin Yazıcıoğlu’na ve Şehit Fırat Yılmaz Çakıroğlu’na Cenab-ı Allah’tan mağfiret niyaz ediyorum.

Ruhları şad, mekanları cennet olsun.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.