ÖNCE TÜRK SONRA TÜRKÇÜLÜK

Yayınlama: 22.12.2023
A+
A-
Tarihçi - Yazar

İnsan gayesi olan bir varlıktır. Mahdut bir hayat ile mukayyet olan insanın yaşamına anlam katacak bir takım hedefler belirlemesi ve o istikamette berhayat olması pek tabii fıtrata en muvafık olan yoldur. Bireylerin münferit ülküleri olduğu gibi milletlerinde müşterek ülküleri vardır. Ve esasında insanı birey olarak da millet olarak da ayakta tutan şey hayatına anlam katan idealleri ve hedefleridir.

Türk; muhayyilesindeki sonsuzluk, muhakemesindeki incelik, mücadelesindeki kararlılık, müfekkiresindeki derinlik ile mutabık bir hayat felsefesi inşa etmiştir. Mesela onun için Türk olmak ya da Türklük şuuru, Türkçülükten öte, ehem ve derindir. Türk, varlık gayesinde, Türk olmayı ya da olabilmeyi Türkçülük yapmanın önünde hatta ön şartı görmüştür. Çünkü Türk olmak hayatını töre üzere yaşamaktır. İnanç, kültür, dil, musiki, folklor, mimari ve estetikte milli kimliği hayat felsefesi ittihaz etmektir. Bu hâl üzere olan veya yaşayan birinin farzı muhal lafzen sıklıkla Türkçüyüm demesine gerek var mıdır? Halk irfanının müziğe aktarımı olan türküler dinleyen, Türk harikası halıları, kilimleri evinin tefrişatına dokuyan, vahdet inancını milli bir akide haline getirip Rabbine kulluk eden, mimari üslubu ve tekâmülüyle şehirlerini inşa eden birine; “ Sen Türkçüyüm demiyorsan Türk’te sayılmazsın” demek başlı başına garabet ve o şahsın milli vicdanına hakaret olmaz mı?

Misal bu İslam içinde geçerlidir. Hayatını dinin emrettiği şekilde yaşayan, doğru ve hakikati vahyin ışığında arayan, nefsini ve benliğini kırıp ruhunu tezkiye ile terbiye eden, bütün hal ve davranışlarıyla imanının remzi olan birine sen niçin “İslamcı” değilsin demek abesle iştigal değil midir?

İlla ki –cı veya –çi veya –çü ekleriyle fikrimizi tahkim edeceksek öncelikli yapmamız gereken şey sonradan takı olarak gelen ve ancak mefhuma hizmeti ifade eden eke değil kavramın aslına göre yaşamayı tercih etmeliyiz. Bugünün hastalığı kavramın ruhunu terk ile onun hassasiyetlerinden uzaklaşarak takının veya ekin içinde kendimizi arıyor olmamızdır. Pekâlâ, her aklı kâmil ve kalbi mutmain bilir ki Türk olunmadan Türkçülük yapılamaz. Müslüman olunmadan veya onun gereklerini yerine getirmeden İslamcılık yapılamayacağı gibi…

Öyleyse öncelik ana olguya, kavrama, esasa olmalıdır. Türk olmak Türkçülük yapmaktan evladır. Müslüman olmak veya yaşamak da İslamcılıktan evladır. Oluş, o mefhumun potasında eriyiştir. Yapış ise kısmen lafza tekabül eder ve yaşayışta tecelli etmediği sürece ve dilde tekerleme olarak kaldığı müddetçe bizatihi mefhumu tahrif ve tahrip bile edebilir. Düşünün dilinde devamlı bu mefhumlar olan birinin hayatında mukaddes ve muazzez hiçbir hassasiyetinin olmadığını… Lafzen mebzul miktarda telaffuz edilen her mukaddes zamanla itibarını, haysiyetini ve ciddiyetini yitirir. Bu en çokta mefhumun yaşamdaki yerini sarsar.

Peki, Türkçüyüm, İslamcıyım demek yanlış mıdır? Hayır, tabi ki… Ancak, ruhunu taşımadığın bir şeyin, hayatında yeri olmayan bir olgunun dilde savunucusu olunamaz. Önce Türk olmayı becereceğiz sonra Türkçülüğümüzü, Türklüğü yüceltmek ve yaşatmak olarak tanım ve tarif edeceğiz. Bütün –cı, -ci, -cü ve –cular, ana mefhuma hizmet için vardır. O’nun yerine kaim olmak için değil…

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.