Türkiye’de organ nakli operasyonlarındaki yüksek başarı oranına dikkat çekilen sempozyumda, buna karşın kadavradan organ bağışının çok düşük oranda olduğu belirtilerek, organ bağışı çağrısı yapıldı.
3-9 Kasım Organ Bağışı Haftası’nda Biruni Üniversite Hastanesinde gerçekleştirilen sempozyumla organ bağışının önemine dikkat çekildi. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunması ile başlayan sempozyumun açılış konuşmasını yapan Başhekim Dr. Öğretim Üyesi Abdullah Sert, “Organ bağışı insanlara umut olan, yeniden yaşama döndüren bir mesele. Bu anlamda son yıllarda çok ciddi gelişmeler kaydedildiğini biliyoruz. Bizim sağlık çalışanları olarak bu noktada en büyük sorumluluğumuz bunları hatırlamak ve insanlara hatırlatmak. Organ bağışının oranlarını artırmak hepimizin görevidir” şeklinde konuştu.
“Kadavradan bağış oranı düşük olduğu için canlıdan nakil yapıyoruz”
Biruni Üniversite Hastanesi Genel Cerrahi ve Organ Nakli Uzmanı Doç. Dr. Halil Erbiş, dünya genelinin aksine Türkiye’de kadavradan organ nakli oranının çok düşük olduğunu belirtti. Bu nedenle canlıdan nakil oranlarının yüksek olduğunu söyleyen Erbiş, “Organ bağışına çok ihtiyacımız var. Ülkemizde yaklaşık 35 bin insan organ için sırada beklemekte. Maalesef ki ülkemizde kadavradan nakil sayısı oldukça az, yaklaşık yüzde 10’larda. Yüzde 85, yüzde 90 oranında canlılardan nakil yapmaktayız. Dünya geneline baktığımızda ise bunun tam tersini görüyoruz. Kadavradan organ nakillerinin yüzde 90’lara kadar ulaştığı dünya genelinde canlıdan nakil yüzde 10 civarı yapılıyor” dedi.
“Beyin ölümünün geri dönüşü yok”
“Ülkemizdeki cerrahi teknikler, cerrahi hekimlerin nakil başarıları oldukça fazla. Buna rağmen ölen yakınlarımızın organlarını bağışlamakta çok tereddüt çekiyoruz” diyen Doç. Dr. Erbiş, “3-9 Kasım Organ Bağışı Haftası dolayısıyla tüm herkesin bu konuda bilinçlenmesi ve bir gün kendilerinin de bir organa ihtiyaç duyabileceğini akıllarına getirip ona göre organlarını bağışlaması gerekir. Herkes çekirdek ailesinde, organ ihtiyacının ne olduğunu, organ bağışının ne olduğunu ve bir gün kendilerine de organ gerekebileceğini konuşup buna göre ortak bir karar vermeli. Eşler, Allah göstermesin ikisinden birinin beyin ölümü olduğunda organlarını bağışlaması için birbirlerine vasiyet etmeliler. Beyin ölümünün tam olaraktan ne olduğu hasta yakınlarına açıklanmalı. Beyin ölümü olduktan sonra tekrar yaşama dönüşün olmadığını hasta yakınlarına net bir şekilde anlatmalıyız” diyerek çağrıda bulundu.
Türkiye’de organ naklinde 1 yıllık başarı oranının yüzde 95’in, 5 yıllık oranın ise yüzde 80-85’in üzerinde olduğunu ifade eden Erbiş, “Bu yüksek bir başarı oranı ve canlıdan organ nakli yaptığımız halde bunu başardık. Mesela karaciğer naklinde yarım bir organ takıyoruz. Kadavradan alıp bütün bir karaciğer nakletsek başarılarımız daha da yüksek olabilir” dedi.
“Hastaların son raddeye gelmeden böbrek nakli olmasını istiyoruz”
Biruni Üniversite Hastanesi Nefroloji Uzmanı Dr. Banu Erkalma Şenateş ise böbrek hastalarına diyalize girmeden organ nakli yapılmasının önemini vurguladı. Şenateş, “Kronik böbrek hastası sayısı maalesef ki diyabetin, obezitenin ve hipertansiyonun giderek yükselmesi nedeniyle artmakta. Bunu adeta bir pandemi gibi görebiliriz. Kronik böbrek yetmezliğinde toplumun farkındalığı maalesef dünyaya göre belirgin oranda az. Bu sebeple de hastalar tedavilerine geç kaldıkları zaman diyaliz ya da böbrek naklinin zamanında planlanması aksamış oluyor. Biz istiyoruz ki, hastalar hem yaşam beklentisi hem hayat kalitesi açısından en uygun tedaviyi alsınlar ve zamanında organ nakline yönlendirilsinler. Hastaların preemtif böbrek nakli olmalarını istiyoruz ve ümit ediyoruz” ifadelerini kullandı.